Perşembe, Ağustos 25, 2011

Fuat Niksarlı: Işık Taşıyan Eller

Fuat Niksarlı...

Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi'nin ilk müzik öğretmeni...

Okul marşımızın bestecisi...

Henüz yeni kurulmakta olan okulumuzda "Ama hocam.."lara aldırmayarak, gereğinde kavga ederek piyano aldıran, org aldıran, müzik odası yaptıran, koro kurup konserler veren, aramızdaki cevherleri keşfederek daha sonraki başarılarımıza yol açan öğretmenimiz...

Mezuniyetimin ve Fuat Bey'in emekliliğinin üzerinden 20 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra bir gün karşıma Facebook'ta çıktı. O kadar mutlu oldum ki. Hemen bir arkadaşlık isteği gönderdim ve duvarına birşeyler yazdım. Sağolsun o da bana güzel şeyler yazmış. Torunları, dedeleri adına bir hesap açmış, resim koymuşlar ve öğrencilerini bulmasını sağlamışlar. Ne mutlu böyle torunlara sahip dedeye.

Arkadaşlık onayımızdan bir süre sonra "nasılsınız hocam?" mealinde bir mesaj attım kendisine. Her halde sürekli girmediğinden olsa gerek, uzunca bir süre sonra bir mesaj geldi kendisinden.;

"sevgili Başar seni bu kadar ihmal edişime sakın başka anlam verme..." 
Okuduklarıma inanamadım. 20 yıldır arayıp sormadığım, neredeyse elinde büyüdüğüm diyebileceğim bir öğretmenimden bunları okumak gerçekten de heyecanlandırdı beni. Nezakete bakar mısınız? Bir süre cevap yazamadığı için üzülmüş ve farklı anlam çıkarmamdan korkmuş...

Hemen telefonunu buldum ve telefon ettim. Uzunca bir süre konuştuk. Daha doğrusu daha çok Fuat Bey konuştu, zira sesini duyduğum andan itibaren sanki bir ceviz yutmuş gibi birşey gelip takıldı boğazıma, kelimeler aklımdan uçtu, gözlerimdeki yaşlar düşmemek için kirpiklerime sarıldılar.

Yaklaşık 6 ay kadar önce gözleri ile ilgili bir problem olmuş "Sarı Nokta" hastalığı diyorlarmış. Bir gözü tamamen görme yetisini kaybetmiş, diğer gözünde ise görme azalması varmış. Tedaviye devam ediyormuş. 
"Olsun be Başar, gönül gözüm yeter bana, piyanoyu da zaten notalara bakmadan, ezbere çalıyorum," diyecek kadar hayata bağlı öğretmenim benim..! 
Tarih öğretmenimiz Gülmeral Hanım ile Fuat Bey hakkında bir projeden bahsetmiştik. Uzun uzun konuşmuş, Eylül ayı gibi hayata geçirme yollarını aramak için sözleşmiştik.

Hayatta hiçbir şeyi ertelemeyeceksiniz. "Nasıl olsa...." cümlesidir bazı şeyleri elimizden kaçırmamıza sebep. Su aktığı yolu buluyor, hayat hergün yepyeni denizlere yelken açıyor; kimisi dalgalı denizlere kimisi sakin limanlara doğru...

Fuat öğretmenim de sakin bir limana doğru demir almış. İstanbul'u terkedip İzmit, Körfez'e taşınıyormuş.
"Gözümdeki problem nedeni ile artık özel derslere gidemiyorum. Araba da kullanamıyorum. İzmit'ten güzel bir ev aldım. İstanbul'un karmaşasından kaçıyorum. Havası temiz. Hem, ne yapar İstanbul'da yalnız başına bir yaşlı adam?"
Tek başına yaşlı bir adam...

Elinizi öpmekte o kadar geç kaldık ki...

Fuat Bey, çocuk ruhundan anlayan, "sulu" olmadan da espri sahibi olunaabileceğini gösteren, öğrencilerin yakın olabildiği ama saygı sınırını da aşamadığı bir öğretmenimizdi. Öğrenciler genelde haklı veya haksız öğretmenleri hakkında olumlu veya olumsuz şeyler konuşurlar. Ben bugüne kadar Fuat Bey hakkında olumsuz konuşan birine rastlamadım.

Sevgili okul arkadaşlarım, sevgili kardeşlerim,

Aslında hiçbir şey için geç değildir.

Hayatını öğretmenliğe, öğrencilerine adamış, türünün son örneklerinden Fuat öğretmeni arayınız. Hatrını sorunuz. O kadar mutlu, o kadar mutlu olacaktır ki..

Sadece Fuat Bey'i de değil. Sevdiğiniz, unutamadığınız, sizde iz bırakan öğretmenlerinizi arayınız. Önünüzde bambaşka bir pencere açıldığını göreceksiniz. 

Ne olur.. Daha fazla geç olmadan, pişmanlıklar yaşamadan yapın.

Hemen, şimdi...