Cuma, Kasım 11, 2011

Siyah ve Beyaz: Hayat ve Ölüm

Hayat ve ölüm; siyah ve beyaz gibi birbirinden ayrı gibi duruyor, değil mi? Halbuki bir satranç tahtası misâli siyah ve beyaz kareler yanyana: hayat ve ölüm..!

Yakınlarımızdan veya dostlarımızdan birini kaybettiğimizde ciddi anlamda üzülürüz. Hele ki kaybedilen bir aile büyüğü ise söz biter, geriye gözyaşı ve hıçkırıklar kalır. Eğer sevdiğiniz bir dostunuz, yakınınız ailesinden birini kaybetmişse diyecek söz bulamaz, sadece sıkı sıkı sarılır ve yasına ortak olmaya, gözyaşlarını omzumuzda silmeye çalışırız.

Mantık ile kalp farklı konuşur bu anlarda. Teselli edecek mantıklı birçok söz bulunabilir elbette;
- Niçin üzülüyoruz ki ölüme, herkesin öleceğini biliyoruz nasıl olsa, ha 3 sene sonra ha 5 sene önce? (Üzüldüğümüz nokta kişinin ölmesi değildir sanki; yaşayamadığımız yıllar, yiyemediğimiz yemekler, atamadığımız kahkahalardır aslında.)
- Hem, doğa kanunu bu, Allah evlat acısı göstermesin, Allah sıralı ölüm versin. (Doğru söze ne denir?)
- Zaten çok yaşlıydı. / Güzel yaşadı. / Ne güzel öldü, çekmedi. (Hastalık, yaşlılık, vs sebepler ile vefat edenler için oldukça mantıklı bir teselli aslında. Ama, Allah aşkına, "güzel öldü" de nasıl bir sözdür yahu?)
Bu tür mantıklı önermeler doğru olsalar bile, kalbi yanan biri için bir şey ifade etmeyecek, kalp ile mantık arasındaki savaşta hatra gelebilecek cümleler olarak savrulacaktır.

Doğumda ise herşey tozpembe görünür. Yepyeni bir hayat başlamıştır. Ölümün tersine, doğan kişi ağlamaktadır, çevresi ise gülmektedir. Hayat pahalılığı bitmiştir, ödenecek kira düşünülmez, faturalar bir şekilde ödenir. Aslında tam bir tezattır bu. Ölen kişi ile birçok şey yaşanmıştır. Tüm bu hayat paylaşımının ardından belki de mutlu olmak gerekir, "ne de çok şey yaşadık," diye. Halbuki yeni doğan biri ile henüz bir yaşanmışlık yoktur, gelecekte neler olacağı belli değildir. Sevinç, gelecek ile ilgili umutlardadır aslında.

Belki de ölen kişinin ardından üzüntümüz o kişi ile ilgili bir umut kalmadığındandır, zira kişi hayatta olsa da olmasa da geçmiş artık yaşanmıştır. Doğan kişi için sevinmemizin sırrı ise belki de kendisi ile ilgili umutlarımızda saklıdır

Bana tüm bunları düşündürten geçtiğimiz hafta içinde aldığım iki ayrı haber oldu. Aynı gün içinde, 2-3 saat ara ile çok sevdiğim bir yakınımın babasının kaybı ile yine çok sevdiğim bir arkadaşımın bebeğinin olduğunu öğrendim.

Aynen satranç tahtası gibi, ne hep beyaz, ne hep siyah. Birlikte, içiçe.

Bu arada, arkadaşım minik kızının ismini "Işık" koymuş. :-)

Hayat çok tuhaf..!