Salı, Eylül 28, 2010

..Ve HASAL'a Giriyorum...

Yoğun bir çalışma temposunun ardından 2. tercihim Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi'ni kazanıyorum. O zamanlar şimdiki gibi internet dünyasında yaşamadığımızdan dolayı, sonuçlar gazetelerde yayınlanıyor. Gazetede ismimi görünce ailece çok seviniyoruz ama, bir taraftan da içimizde bir şüphe uyanıyor: Ya yanlış basılmışsa? Neyse ki gördüğümüz doğru çıkıyor ve bir hafta kadar sonra resmi kağıdım geliyor.

Babam o dönem Fako İlaçları'nda Tıbbi Direktör olarak çalışıyor. Şirkette de çok sevilen biri. Bazı sabahlar beni alıyor, tüm gün şirkette dolaşıyorum, insanlarla sohbet ediyorum. Resmi kağıdım geldikten sonra yine bir sabah babamla çıkıyoruz. Önce bir pastaneye gidip oldukça büyük bir kutuya minik pastalardan alıyoruz. Sonra şirkete gidiyoruz ve tüm şirketi, müdürlerinden işçilerine kadar, dolaşıp pasta ikram ediyoruz. Öpenler, kalem hediye edenler...

Öğleden sonra amcamın Levent Sülün Sokak'taki ajansına gidiyoruz. Ajans Devekuşu.. Orada da bir kutlama faslı.. Sonra amcam alıyor beni, ikimiz yürüye yürüye Levent Çarşı'sına alışverişe gidiyoruz. Çanta, kalemler, defterler, kalemtraşlar, aklınıza ne gelirse. Amcamı herkes tanıyor, selam veriyorlar, sesleniyorlar. O da yüksek sesle beni tanıtıyor: "Yeğenim.. Başar.. Anadolu Lisesi'ni kazandı.. Alışverişe geldik.." Bir alışverişe gidiş geliş süresince Levent'te amcamı kaç kişi tanıyorsa, beni de o kadar kişi tanıyor..! "Herkes hayatında bir kez olsun 15 dakikalığına meşhur olacak," sözü o gün benim için geçerli oluyor..!

Sevilmek, çalışmanın karşılık bulması, gurur duyulacak birşeyler yapmak güzel şeyler... Büyüdükçe bu tür gelip geçici şeylerin yerini "iyi insan" olmaya çalışmak alıyor. Kendimi yontmaya çalışmam bundan ileri geliyor herhalde..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder