Perşembe, Ağustos 26, 2010

Her ilkokul çocuğunun kabusu: AŞI..!

Aslında başlangıçta iğnelerden korkmuyordum. Daha ilkokula başlamadan önce yoğun burun kanamalarım olduğu için 1 hafta kadar hastanede yatmıştım. Hastanede yatmak demek, gece-gündüz demeden sürekli birilerinin biryerlerinize iğneler saplaması anlamına geldiğinden, aslında alışıktım bu duruma. Ama her nedense bir iğne fobisi oluştu bende. İlkokul sırasında da her fırsatta aşıdan kaçtım. Bazen hastaydım, bazen babam yaptırmıştı aşılarımı.

İlahi adalete inanır mısınız bilmem ama, bu kaçışlarımın çok acı bir intikamı oldu.

3. veya 4. sınıftaydım yanılmıyorsam. Sürekli hasta oluyorum. 3 gün okula gidiyorsam 5 gün yatıyorum. Sevgili arkadaşlarım Cem, Ece ve Mine hergün bana uğrayıp derslerden geri kalmamamı sağlıyorlar. Baktık ki olacak gibi değil, babam tuttu elimden, fakülteden sınıf arkadaşı Prof.Dr.Demircan Akan'a götürdü.

Prof.Dr.Demircan Akan, kısaca boylu, hafif şişman, şu güneş ışığında kararan gözlüklerden takan bir amcaydı. Yanılmıyor isem Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde kürsü başkanıydı. İlk başlarda çok sempatik gelen bu amca, bademciklerimin alınmasına karar verdi.

"Bak çucuğum, dondurma alır gibi.. Şık şık.."

Ay ne güzel..! Demek dondurma alır gibi. Çok severim ben dondurmayı..!

Ameliyat günü sabah erkenden Cerrahpaşa'ya geldik. Üzerimi çıkarıp hazırlandım ve Demircan Amca ile birlikte laboratuvar-ameliyathane karışımı bir yere geldik. Bir sandalyeye oturttu beni. Yanımızda da iki hemşire ve bir hademe! Derken bana bir iğne gösterdi Demircan Amcam... Altı minicik, boğazıma girebilmesi için de iğnesi uuuuupuzun. Ve sordu;

"İğne yapayım mı çucuğuum?"

Siz ne cevap verirdiniz?

Aman canım acımasın, zaten iğne fobimiz de var.. Eh, dondurma alır gibi, kolaycacıkmış da..

"Hayır, yapmayın..!"

"O zaman tutun çucuğu.."

Bir hemşire ayaklarımdan tuttu, bir hemşire arkama geçti, kollarıma, hademe de kafamı tutuyor..! Ben hala durumu kavrayamamış halde diyorum ki;

"Ya, hiç gerek yoktu, ben dururdum..!"

"Aç ağzını bakayım çucuğum..!

Sonuç malumunuz; lokal anestezi bile yapmadan, canlı canlı boğaza inen dondurma alma benzeri kaşık.. Bademciğe yapışması, söküp alması... Canhıraş bir feryad.. Ve ölümcül ikinci cümle:

"Aç bakiim bir daha, bir tane daha var.."

İkinci bademciğin de "sökülüşü"..

"Aaa.. Sen de geniz eti de varmış. E girmişken onu da alıvereyim.. Bir daha aç bakalım ağzını.."

Artık bitkin halde, dese ki bana dilini de keseceğiz, açacağım ağzımı. Geniz etini de aldırdık...

"Geçmiş olsun çucuğum.."

Ah be Demircan Amca.. Yapılır mıydı bu bana!

Siz siz olun, küçük şeylerden kaçmayın. Sonra başınıza ne geleceği hiç belli olmuyor!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder